Geçtiğimiz haftalar, oldukça güzel haberler ile geçti. Aşı hacminin artması sayesinde aşılar artık çoğumuz için ulaşılabilir hale geldi. Doktorların da bu alandaki yüksek aşılama performansları sayesinde, 30 milyona yakın kişi aşıların en az ilk dozunu olmuş durumda. Öyle görünüyor ki normalleşme hiç olmadığı kadar yakın.
Neredeyse distopik bir dönemi geride bırakırken, bu dönemin etkilerini kolayca geride bırakamayacağız gibi gözüküyor. Bu Brief’te, Bynder ve OnBrand markalarının, geride bıraktığımız bu dönemdeki dijitalleşme ve otomasyon çalışmalarının markalar açısından nasıl etkileri olduğunu değerlendirdikleri çalışmaya göz atacağız. Çalışma pek çok farklı sektörden, farklı büyüklükteki şirketlerden ve farklı ülkelerden yaklaşık 1,600 sektör profesyoneli ile gerçekleştirilmiş. The State of Branding 2021'e buradan ulaşabilirsiniz.
Pek çok kez konuşulduğu üzere pandemi şirketlerin dijitalleşme sürelerini hızlandırmıştı. 2019'da CEO ve üst düzey yöneticiler için birincil öncelik olan dijital dönüşüm, 2020'de pandeminin etkisiyle beraber kaçınılmaz bir hale geldi. Bu araştırma da bunu doğrular nitelikte. Ankete katılanların yarısı şirketlerinin ancak geçtğimiz yıl içinde dijital dönüşümü başlattığını söylemiş.
2020’de Dünya durmuş olabilir, ama içerikler ve kampanyalar hız kazanmış durumda. Kampanya ve içerik hacmi, 2020'ye kıyasla 2021'de %41 artış göstermiş. Dijitalleşen sadece şirketler değil elbette. Katılımcıların %55’i şirketlerinin müşteri verilerine ve veri analizine yatırım yaptığını belirtmişler. Markalar, hem pandeminin etkilerini hem de bu yeni müşterileri & davranışlarını anlamak için oldukça mesai ayırmışa benziyor.
Bu, oldukça doğru bir strateji. Pandemi dolayısıyla müşteri verilerinin daha sıkı takip edilebildiği dijital satın almaların arttığını biliyoruz - sadece Türkiye'de online alışveriş yapan kredi kartı sayısı geçtiğimiz yıl 5 Milyon artış gösterdi; kullanıcı verileri, bu alanda büyüyen şirketlerin büyüme analizi yapmalarını, küçülen şirketlerin ise yeni büyüme fırsatları ortaya çıkarmalarına yardımcı oluyor.
Markaların en büyük endişelerinden biri, şirket içi gelen talepleri karşılayabilmek. Özellikle kurumlarda yönetici pozisyonda bulunan pazarlamacılar, kurumlarının içerik karşılama becerilerine güvenseler de, onları yavaşlatan şeyin ne olduğu konusunda uzlaşmışlar. Yönetici ve üst seviyelerdeki katılımcıların %74’ü içerikler üzerinde önemsiz ince ayarlar ve revizyonları hazırlamak konusunda zaman kaybettiklerini belirtmiş. İşi bizzat yapan taraf ile değerlendiren taraf arasında zaman kırılabiliyor.
Katılımcıların sadece %13’ü bir toplantının aslında bir e-mail olabileceğini ve bunun zaman kaybı olduğunu doğrulamış. %4'ü ise toplantıların zaman kaybı olmadığını belirtmiş.
Pazarlamacılar otomasyon fikrine ısınmaya başlamış. Katılımcıların neredeyse yarısı, otomasyonun 2021 yılındaki içerik beklentilerini karşılamada yardımcı olacağını düşünüyor. Bununla beraber, pazarlamacılar yeni stratejik iletişim girişimlerine odaklanmak istiyorlar. Katılımcıların %89'u, otomasyonun, tüm kreatif süreçlerinde pozitif katkı sağlayacağını düşündüklerini belirtmişler - bu noktada otomasyonun bir anahtar gibi görüntüğünü söylemek mümkün.
Şu an içerik baskısını belki de en yoğun hisseden grup olan ajanslar, otomasyon konusunda pazarlama sektörüne öncülük ediyor. Sizin bu konudaki fikirleriniz neler? Siz organizasyonunuzda pazarlamada otomasyon konusuna nasıl yaklaşıyorsunuz?
Keyifli okumalar,
İlker İnanç
Twentify CEO
Eğer bu e-posta size forward edildiyse ve abone olmak isterseniz, linke tıklayarak Brief'e abone olabilirsiniz.✌🏻
Güzellik sektörü, geçtiğimiz dönemde kültüren normlardan sıyrılmaya, bununla beraber tüketiciler de daha gerçekçi iletişim stratejilerini yakın bulmaya başladı. Bu alanda tüketicilerin markalara bakış açılarını ve yaklaşımlarını, ve reklamlar ile ilgili değerlendirmelerini öğrenmek için, Unilever ile birlikte 1,200 tüketiciye dokunduğumuz bir araştırma gerçekleştirdik. Globalde olduğu gibi Türkiye'de de, tüketicilerin %74’ü daha geniş bir güzellik tanımına ihtiyaç duyulduğunu düşünüyor.
Her ne kadar kulağa fazla gibi gelse de, farklı sebeplerden ötürü, araştırmalara katılan kişilerin %30'a yakını, yanlış ya da tutarsız cevaplar veriyorlar. İyi araştırmacının görevi bu noktada biraz olsun zorlaşsa da, bu tutarsız cevapların sebeplerini bilmek, cevap kalitesini fark edilir düzeyde iyileştiriyor.
Sun Tzu’nun “Savaş Sanatı” isimli eseri kaleme almasının üzerinden 2,500 yılı aşkın süre geçti. Günümüzde ise tanımı yapan insanların sayısı kadar strateji tanımı ve yapılan işlerin sayısı kadar strateji çeşidi bulmak mümkün. Bu yüzden, strateji oluşturmaya geniş bir perspektiften yaklaşmak gerekiyor.
Profesyonel kariyerimizde, esen kurumsal rüzgarlar, zaman zaman farklı işlere ve sevmediğimiz durumlara düşmemize sebep olabiliyor. Bu durum oldukça doğal, peki bunu yönetemez, işimizi dönüştüremez miyiz? Süreçler, kişiler, ve amaçlar ile oynayarak, kurumumuzdaki rolümüzü adım adım şekillendirebiliriz.
Küresel sağlık krizi COVID-19, bir çoğumuzun iş hayatını baştan aşağı dönüştürdü. Eve taşınan ofisler ve esnek çalışma saatleri dolayısıyla, ev ve ofis arasında hibrit bir yaklaşım geliştirdik. Kolektif House’un yaptığı araştırmaya göre, bu hibrit yaklaşım kalıcı olabilir; ve haliyle, ofislerin geleceğini de kritik şekilde değiştirebilir.
2000’lerin başından itibaren uzun süre yayında olan, hatta Tarkan’ı bile konuk eden Turkcell Hazırkart reklam serisini hatırladınız mı?
(izlemek için görsele tıklayın)
Turkcell, 2000'ler
Twentify, Barbaros Mah. Begonya Sk. No:1 İç kapı no:2, Ataşehir, İstanbul, Turkey