Enflasyon Günlükleri Üzerine Bir Değerlendirme

Enflasyon Günlükleri, 15 haftalık bir süreçte yüksek enflasyonun bireyler ve toplum üzerindeki etkilerini derinlemesine ele aldığımız bir araştırma serisi oldu. Bu süre zarfında, ötekileştirme eğilimlerinden, sosyal medya çılgınlıklarına ve tüketici davranışlarındaki değişimlere kadar pek çok farklı konuyu inceledik. Biz de ekip olarak bu araştırmalardan çıkan sonuçları yorumladık...

 

Blog'a Geri Dönün

Enflasyon Günlükleri Üzerine Bir Değerlendirme

Enflasyon Günlükleri, 15 haftalık bir süreçte yüksek enflasyonun bireyler ve toplum üzerindeki etkilerini derinlemesine ele aldığımız bir araştırma serisi oldu. Bu süre zarfında, ötekileştirme eğilimlerinden, sosyal medya çılgınlıklarına ve tüketici davranışlarındaki değişimlere kadar pek çok farklı konuyu inceledik. Biz de ekip olarak bu araştırmalardan çıkan sonuçları yorumladık...

 

                                                                                                                                                                                                                                                                 

Can Kablan - Twentify Vice President of Commerce & Growth

Enflasyon Günlükleri’ne başlarken ne kadar sürer, hangi konuları ele alırız, markalar için nasıl öneriler üretebiliriz gibi sorularla birlikte bir planlama yaptık. Planlarımıza bir nebze uysak da Quals.ai üzerinden toplumun tüm kesimlerinden katılımcılarla yaptığımız görüşmeler bizi zaman zaman farklı konulara değinmeye itti. Bu konular kimi zaman ötekileşme ve ötekileştirme eğilimi oldu, kimi zaman indirimlere olan açlığımızın nedenlerine odaklandı. Sonuç olarak 15 hafta boyunca çok farklı açılardan yüksek enflasyonun etkilerini ele aldık ve dün gördüğümüzden bugün geri kalmamızın bireylere ve topluma etkisini daha iyi anladık.

Her ne kadar Quals.ai ile gerçekleştirdiğimiz görüşmeleri yapay zeka gerçekleştirip analiz etse de hem her görüşmeyi ekip arkadaşlarımız tek tek inceledi hem de analizleri birlikte yorumladık. Zaman zaman soğuk gerçekler bizi derin düşüncelere gark etti. Kimi zaman da samimi konuşmak gerekirse gözlerimize yaş yürüdü. Fakat günün sonunda profesyonelliğimizi koruyup markalar için öneriler ortaya koymaya çalıştık. Şu bir gerçek ki en önemli ödevimiz enflasyonun tüketici davranışlarını ve alışverişçi değerlerini nasıl bir değişime uğrattığını anlamak oldu. 

Kendi anladığımdan öte sevgili ekip arkadaşlarımın yorumlarına da bu yazının sonunda kısaca yer vermek istedim. Ama önce ben. İnsan “önce ben” der. Öyle de olmalıdır, çünkü toplumun mutluluğu bireyden başlar. Henüz ilk çalışmanın sonunda anladık ki insanların enflasyonun altında ezilmesi ciddi bir özgüven kaybına neden oluyor. Başarısızlık hissi, (sosyal medya etkisiyle birlikte) başardığını gösterme ihtiyacındaki insanlara karşı öfkeye ve ötekileştirmeye dönüşüyor. Özgüven kaybının insana yaptırabileceklerini her gün haberlerde görüyoruz. Şiddet her zamankinden daha yaygın, nezaket yok olmuş durumda. Rekabetin getirdiği stres ve gelir adaletsizliğinin getirdiği bıkkınlık üretimin ve değer yaratmanın önüne geçiyor. Herkes ek gelir peşinde. Gelir elde etmek için toplum vicdanını yaralayan konulardan bile magazin yaratmaya çalışmak mide bulandıracak düzeyde. 

"Mutlu bir insan, geleceği fazla düşünmeyecek kadar mevcut durumdan memnundur. Bireyler mutlu olduğunda, toplum bir bütün olarak ilerleme ve barışa doğru yönelir."

                                                                                                            Albert Einstein

Gördüğümüzden geri kalıyoruz, bu da bizi göstermeye itiyor. Herkes birer yaratıcı ajans haline gelip kendine özgüven pompalamak için sosyal medyayı kullanıyor. Dubai çikolatası çılgınlığı, Yunan adalarına gitmeyen beyaz yakalının kalmaması, dev Stanley pipetli termoslar ve buna benzer bir sürü şey. Bizim için hepsi birer araç haline gelmiş ve özgüvenimizi yeniden kazanma çabamızın göstergesi.

Yön bulma çabalarımız sadece psikolojimizi düzeltme odaklı değil, ekonomik darboğazdan sürekli planlama yapmaktan her adımını dikkatli atmaktan kurtulmak için kripto piyasası, borsa, bahis herkesin dilinde. Dili yanan, sıkıntı yaşayan çok, fakat çok büyük bir kesim hala çözümü üretim yapmadan, değer üretmeden gelir elde etmekte arıyor. Son yaptığımız çalışmada ise sanki bunlar hiç yokmuş gibi herkes üretimi ve değer yaratımını arttırmaktan bahsediyor. 

Söylediklerimizi tekrar söylemeye gerek yok, işin özü destek noktası bulmakta. Herkes bir destek noktası arıyor. Kimisi arkadaşıyla bir kahve içip, kimisi diğerlerinin de sıkıntı yaşadığını görüp rahatlamak istiyor. Çünkü ölüm bile herkesin öldüğü düşüncesiyle daha katlanılabilir bir kavram haline geliyor. Tüketici buna benzer bir desteği çoğu zaman da markalardan bekliyor. Tüketici için fiyatlar erişilmez olduğunda, kendini zorlayıp satın aldığı üründe beklediği kaliteyi ya da dayanıklılığı bulamadığında ortada sadakatten bahsetmek de imkansız hale geliyor. “Tuzu Kurular” başlıklı çalışmada, durumu iyi olduğu düşünülen kişilere karşı oluşan öfke eğilimini hatırlayalım. Eğer buna benzer bir hissiyatı markamıza karşı yaşarsa tüketici, içinden çıkılamaz bir durumda bulabiliriz kendimizi. 

Her raporda son sayfaya başlarken “Sonuç olarak…” şeklinde başlık atmıştık, tekrarlayalım: Sonuç olarak, enflasyonun toplumun yapısına, bireylerin ruh haline, sosyal hayata etkisi çok büyük. Davranışlarımız tekrar şekilleniyor: ölümüne alışveriş, sosyal medya çılgınlığı, marka rezalet hikayeleri, linç kültürü, ötekileştirme, gösteriş meraklılığı, şiddet ve daha bir sürü şey. İşimiz markalar olduğundan tekrar edelim, markalar için çok dikkatli olunması gereken dönemlerdeyiz. Fırsatları ve riskleri doğru analiz edip yeri geldi mi kaçınmalı yeri geldi mi kaçırmamalıyız. Tüketici, fırsatçı ya da korkak yaftası yapıştırmak için de hazır bekliyor. Tüketiciye sadık kalıp onun yanında olduğumuzu göstermeliyiz. Enflasyon sadece toplum için değil markalar için de zor. Kendini toplumla tanımlayan ve topluma entegre olan markalar kazanacak. 

                                                                                                                                      Bilge Terzioğlu - Twentify İçgörü Direktörü

Enflasyon Günlükleri toplumun “bana haksızlık ediliyor” algısının ne derece derinlere işlediğini gösteren bir seri oldu. Okusan da çalışsan da yettirememe düşüncesinin, yettirebilenleri gördükçe kendine acımaya döndüğünü gördük. Kendine acırken, tahammül düşüyor. Kimisi sokakta dolaşabiliyor, telefonu var diye gençleri aşağılıyor. Bir başkası evine kendince “lüks” bir eşya alan insanı diline doluyor. Hınç, boşvermişlikle elele yürüyor. Bir şekilde köşeyi dönmeden rahat edemeyeceğini düşünen insanın çalışmaya, meslek öğrenmeye, iş öğretmeye sabrı kalmıyor. Öfkeli bir vasat içinde çırpınıyoruz. Halbuki final çalışmamızda gördüğümüz gibi insanlar çözümün üretmekten geçtiğini biliyor ama motivasyonu kalmamış. O halde zinciri kırmak için sabır dilemek ve birbirimizi gündelik olarak idare etmek yerine üretenin hakkını gördüğü örnekleri çoğaltmaya çalışarak başlayabiliriz. Bu uzun bir yol; standartlarımızı fiyatlara uydurmak yerine yolun şartlarına uygun standartlarımızı korumaya odaklanabiliriz.

 

Ceren Öğrüce - Twentify Operasyon Direktörü

15 haftalık uzun ve her raporu bir öncekinden daha buruk okuduğumuz çalışmayı “aksiyonlar” sayfası ile bitiremeyeceğimizi ne yazık ki anladık. Bunun yerine “Tünelin ucunda ışık var mı?” sorusu geliyor aklıma. Enflasyonist ortam biter, Türkiye düzlüğe çıkar mı bilemem ama bireylerin bu mutsuz, özgüven zedeleyici, kendilerine, çevrelerine ve markalara güvenlerini adım adım yitirdikleri dönem hepimizin selameti açısından tez zamanda herkesin çabasıyla bitmeli. Bunun için güven anahtar kelime olarak çıkıyor çalışmamızdan. Markalara güven, işletmelere güven, sosyal medyaya, haberlere, birbirimize güven olmazsa sarmal devam edecek gibi. Tüketicinin fiyat algısındaki kaymayı kullanmayan, ödediği paraya değecek ürün ve hizmet sağlayan, satış sonrası hizmeti ile müşterisine destek olan, seni anlıyorum ve yanındayım hissini yaratan her kim olursa bu dönemden güçlenerek çıkacak. Gösteriş, kof özgüven, aldatmaca, manipüle etme üzerine kendini oluşturan kişi, marka ya da fenomenlerin ise yok olacağı kanısındayım. Yani bana göre tünelin ucundaki ışığı toplumsal dayanışma, temel değerlere dönüş ile yakmak mümkün ama oldukça zor olacak.

 

 

 

Aslıhan Yıldırım
YAZAR HAKKINDA | Aslıhan Yıldırım
Son Yazılar

Enflasyon Günlükleri Üzerine Bir Değerlendirme

Enflasyon Günlükleri, 15 haftalık bir süreçte yüksek enflasyonun bireyler ve toplum üzerindeki etkilerini derinlemesine ele aldığımız bir araştırma se...

Devamını Oku

Tüketici Trendlerini ve Değişen Davranışları Takip Etmek

Günümüz rekabetçi iş dünyasında, tüketici ihtiyaçlarını anlamak ve bu doğrultuda stratejiler geliştirmek, başarılı bir marka olmanın temel gereksiniml...

Devamını Oku

Sosyal Medya Kullanımı ve Psikoloji Üzerine Etkileri

Sosyal medya, modern yaşamın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Milyonlarca insan her gün Facebook, Instagram, Twitter ve TikTok gibi platformlarda va...

Devamını Oku

Blok Zinciri: Dijital Dünyanın Devrimci Teknolojisi

Blok zinciri teknolojisi, Satoshi Nakamoto'nun 2008 yılında yayınladığı Bitcoin makalesinde ortaya atılan bir kavram olmasına rağmen, günümüzde finans...

Devamını Oku